12 Kasım 2007 Pazartesi

Doğmak Üzereyken Kızıl Güneş



Semiramis güzel bir kadındı Elinde Adad, diğer elinde İştar
Enlil hergece aynı şarkıyı söylerdi düşlerdeki erkeklerin kulacığına...

Doğmak üzereyken kızıl güneş, kahraman ve genç askerleri görürdü.
Sırım gibi delikanlılar nasıl da dimdiktiler alaca karanlıkta.
Nasıl da ölürlerdi gencecik delikanlılar çürük kan karası,yıldırım hızında...

Meyveleri sevmezdi,hiç sevmezdi diyebilirdim bahçeleri olmasaydı
Bahçeleri örtemezdi ama yazık ki su taşıyan köle cesetlerinin kokusunu.
Bu yüzden sevmeyebilirdi... Sevmezdi lakin. Sırf sevmediğinden.
Güzellik sunmak için...

Doğmak üzereyken kızıl güneş, sarayın avlusundayken sırım gibi genç delikanlılar.
O kocaman kapı neden sağır ederdi, nasıl da sağır ederdi açılırken.
Borular,davullar,simballer... Kokan bir sessizlik getirecekler.
Semiramis'te susacak!
Su taşıyacak köleler deliler gibi, en değerli kumandan kafaları sunulurken bahçeli bahçe sarayda
Doğmak üzereyken kızıl güneş...
Erhan ÇERÇİ

Hiç yorum yok: